,

HARAM İÇERİKLİ İLAÇLAR VE AŞILAR YERLİ VE MİLLİ OLMUŞ VEYA İTHAL OLMUŞ NE YAZAR? BİZ… HELAL İLAÇ VE HELAL AŞI İSTİYORUZ!

MÜSLÜMAN HASTALARIN TEDAVİSİNDE VE İLAÇ UYGULAMASINDAKİ PROBLEMLER.

Batı ve Ortodoks tıp dünyası için anlamlı bir nedensellik oluşturamayan “Helal” kavramı, bir Müslüman için varlığının temel prensibi olan “tevhid”in, hayatına olmazsa olmaz yansımasıdır.

Günlük hayatımızın sağlığımız ile ilgili bölümüne helal ve haram kavramlarının yerleştirilmesinde yaşadığımız en önemli problemlerimiz şifanın mutlak kaynağının Allah(cc) olduğunun unutulması ve Kur’an kökenli bir bilinç eksikliğidir. Bunlara bağlı olarak helal-haram anlayışı gelişmemekte ve sadece tek dünyalı göreceli bir iyilik hali hedeflenmiş olmaktadır.

Halkının kahir ekseriyeti Müslüman olan bir toplumda yaşıyor olmamız, pek çoğumuzun yiyecek, içecek ve ilaçlarımıza olan itimadını artırıyor ola da, bir kısmımız Müslüman bir toplumda yaşıyor olmasına rağmen, tavuğunun kuru yolma olmasına, güvendiği kasaptan etlerini temin etmesine, marketlerde GİMDES Helal logolu ürünleri seçmesine dikkat ediyor olabilir. Ancak yiyecek ve içeceklerde gösterdiği bu seçici hassasiyeti, kullandığı ilaçlar için de gösteren insan sayımız ise çok daha azdır.

Bugün, maalesef şifayı Allah (c.c)’dan bekleyeceğimiz yerde Allah (cc)’ ın kullarından ve de ilaç denilen bir takım maddelerden bekler duruma geldik. Bir hastalıktan ya da bir ameliyattan kalktık mı hemen “hayatımı felan doktora borçluyum”. “feşmekân ilaç beni hayata döndürdü” gibi ifadeler kullanırız. Bu ifadelerde dikkat edilirse, farkına varılmadan itikadi bir yanlışlık yapılmaktadır. Hayat veren, şifa veren yalnız ve yalnız Cenab-ı Hak’tır ve bu hakkı kimseye vermemiştir. Bu hakkı Allah (c.c)’ın kullarına yakıştırmakla maazallah şirke girme tehlikesi oluşmaktadır.

Diğer önemli bir husus da bugün, ilaç sanayi de maalesef çoğunluk İslami hassasşyetlere duyarlı değiller. Bu yüzden Müslümanlar çok büyük tehlikeler ile karşı karşıya bulunmaktadır. Bu tehlikelerin en önemlilerini sıralayacak olursak, bu fabrikaların İslami bir inancı ve endişesi bulunmamakta, bu nedenle ilaçlarda dinimizce haram olan pek çok maddeyi çekinmeden kullanmaktadırlar.

Bir ilac ürününün üretilmesinde, helal ve tayyib olma anlayışının gerçekleşmemesi, Müslümanlar için çok önemli bir sorundur. Halbuki, sebeplerin ve şifanın aranmasında sadece araç olan ilaç ve besin desteği tanımlı ürünler, Müslümanın Allah(cc)’a verdiği ahid ile çelişen ürünler olmamalıdırlar. Şifanın Allah’tan gayrısından medet ummak olduğu bir tıp ve hekim anlayışı zaten İslam dışıdır. Bu nedenle son zaman diliminde tekrar medyaya düşen ‘’yerli ve milli ilaç yapma beyanatları bize heyecan vermiyor. Mutlaka biz Helal ve tayyib ilaç ve çocuklarımız için aşı istiyoruz.

Ekonomik ve siyasal bir amaç olarak kabul edilen ilaç, günümüzün en aktif para ve yaşam silahlarından biri olarak kullanılmaktadır. Batı için bu piyasanın mantığı ve kuralları ”yasal bağımlılık yapma pazarı”dır. Hammadde ve yardımcı ürünlerin helal ve tayyib olmasının öncelenmesi, bilinç ve talep düzeyinin Müslüman milletlerce önemsenmesi ile ortaya çıkmıştır. Buna ragmen bugüne kadar henüz ciddi bir mesafe alınamamıştır.

Mesela domuzdan üretilen Heparin ve Liqumin, Fragmin, Fraxiparin en yaygın yazılan ilaçlardan biridir. 1930’lu yılların sonlarından beri ticari olarak kullanılan Heparin, hayvanlardan kimyasal uzaklaştırma yoluyla üretilir. (domuz bağırsağı, inek akciğeri). Çocuklara ve büyüklere verilen şurup şeklindeki ilaçların birçoğu, üretim prosesleri sebebi ile, alkol ihtiva etmektedir. İlaçlarda kullanılan kapsüller jelâtinden imal edilmektedir. Jelâtinin imalatında ise halen büyük çoğunlukla domuz kemik ve derileri kullanılmaktadır. Müslümanların kesinlikle uzak durması kaçınılmazdır. Şeker hastalarımızın ömür boyu kullanmak zorunda kaldıkları insulin halen domuzun pankreasından elde edilmekte; müzmin öksürük ve zattüre hastalarına verilen balgam söktürücü ilaçlarda halen domuzun kılından yapılan L-sistain kullanılmakta, hamilelerde kullanılan elevit isimli ilaç da domuz kökenli olduğu mahkeme kararı ile bidirilmişti, çocuk aşılarından bir tanesinde de domuz muhteva tesbit edilmiş olduğunu bildiren laboratuar raporu elimizdedir. Daha pek çok ilaçları saymak mümkündür.

Aşılarımız ise ayrı bir felaket. Aşı, bizatihi kendisi usulüne uygun yapıldığı zaman faydalı olduğu asırlardır kanıtlamış bir fenomendir. Problem, hazırlanan bu aşılarda kullanılan maddelerdedir, hazırlayan kurumlardadır. Yüz yıldır her konuda olduğu gibi batı kapitalizmi bu konuyu da tekeli altına almıştır. Bütün dünya ülkeleri bu tekelin kontrolu altındadır. Merkezi de ABD’dir.

“thimerosal” 1930’lardan beri aşılarda, gözdamlalarında ve kontakt lens solusyonlarında yaygın olarak kullanılan bir civa birleşiğidir. Rusya’da Danimarka, Avusturya, Japonya, İngiltere ve İskandinav ülkelerinde yasaklanan “thimerosal”, Ancak, Türkiye’de bebeğin doğumundan ilkokul 5’inci sınıfa kadar uygulanan birçok karma aşılarda (kullanılmaktadır.”

Seneler önce, Hazık hekim olma yolunda olan bir doktor kardeşimiz bu konuda akla hayale gelmedik meselelerin bulunduğunu yaptığı kontrollerin sonunda binlerce ilacın içinden ancak 50 civarında ilacı reçeteye yazabildiğini ifade etmiştir.

Bütün bu açıklamalardan sonra Peygamberimiz (s.a.v)’ ın birkaç hadisini burada zikretmek istiyorum. “Şüphesiz ki, Allah (c.c) hem hastalık, hem de onu tedavi eden ilaç indirmiştir. Her hastalık için bir deva yaratmıştır. O halde kendinizi tedavi edin, haram ile tedavi olmayın”(Ebu Davud)

“Şüphesiz ki Allah sizin şifanızı size haram kıldığı şeylerde kılmamıştır”. (Buhari, İbn Mes’ud (r.a)’ dan rivayet edilmiştir.

GİMDES olarak biz 2005 ten beri Sağlık bakanlığına, bizzat bakana hitaben yazdığımız mektuplar, defalarca yayınladığımız yazılar ne yazık ki henüz ciddi bir toplumsal aksiyon meydana getiremedi. Bütün bunlara karşı kendimizi koruyabilmek için hastalıklarımızda gizli açık Allah (c.c’ )dan korkan Müslüman bir tabib bulmaya çalışmak birinci adım olmaktadır. Bu da yeterli değil, ferd olarak farz-ı ayn sorumluluğumuzda olan ilaçları bizim de sorgulamaya, tetkik ve incelemeye tabi tutmaya çalışmamış elzemdir. Bizi yönetenlerden ısrarla Helal ve Tayyib ilaç ve aşı talebimizi sürekli duyurmalıyız.