CORONA VİRÜSÜNE NASIL BAKMALIYIZ?

Dr. Hüseyin Kâmi BÜYÜKÖZER

“Sizi boş yere yarattığımızı ve huzûrumuza getirilmeyeceğinizi mi sandınız? Mutlak hâkim ve Hak olan Allâh çok yücedir. O’ndan başka ilâh yoktur. O, yüce Arş’ın Rabbidir.” (el-Mü’minûn, 115-116)
“İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece «îmân ettik» demeleriyle bırakılacaklarını mı sandılar? And olsun ki, Biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allâh, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlakâ ortaya koyacaktır. Yoksa kötülük yapanlar, bizden kaçabileceklerini mi sandılar? Ne kadar kötü hüküm veriyorlar!” (el-Ankebût, 2-4) !

Allah(cc) elbette dünyada da cezalandırır. Cezalandırdığını ve kıyamete kadar da cezalandıracağını Kur’an-ı kerimi’nde bildiriyor. Azap âyetleri, rahmet âyetlerinden daha çoktur.

Hayatta en çok korkulan ve ilâhî bir tehdîd olarak bilinen büyük olaylar; tûfânlar, kasırgalar, depremler, kıtlıklar, yıldırımlar, düşman işgalleri ve bulaşıcı hastalıklar ilâhî birer gazap tecellîleridir. “Tabiat olayları” olarak görülen bu tip olaylar, gelişigüzel olmayıp birçok sebep ve hikmetlere bağlıdır. Bu tip acı hâdiseler, insanların isyanları ve günahları sebebiyle meydana gelir. Ve ilâhî nizâmın bir emri ile tahakkuk safhasına girer.

Allâh(cc), -hâşâ- zâlim değildir. Fakat bu felâketlerin, kulların hak etmesiyle zuhûr ettiği bir gerçektir. İlâhî nizâma ve yaradılış esaslarına karşı koyanların, Allah(cc)in ilâhî intikâmının acı tatbikâtı ile karşılaşmaları kaçınılmazdır.

Ağaçtan düşen bir yaprağın bile, ilâhî kaderle düştüğü, Kur’ân-ı Kerîm’de beyân edilmektedir(En’am 59). Aksi hâlde kâinatta, fizikî bir anarşi meydana gelirdi. Bütün fizikî hâdiselerin içinde binbir türlü esrâr gizlidir. Bu esrâr, peygamberlere ve ehl-i kalbe ayândır.

Hazret-i Nuh(as)’a karşı olanlar; “Madem Allah cezalandırıyor, haydi bizi cezalandırsın” demişlerdir. (Hud 32) Daha sonraki âyetlerde ise, inananların gemiye alındığı, inanmayanları ise Allahü teâlânın suda boğduğu bildiriliyor.

“Böylece. emrimiz gelince oranın altını üstüne getirdik ve üzerlerine sağanak halinde, Rabbin katında işaretlenmiş taşlar yağdırdık. Bu cezalar zalimlerin başından hiç eksik olmaz. (Hud Suresi, 82-83)

Allahü teâlâ ibret olsun diye birçok milletleri cezalandırıp helak ettiğini bildirmiştir. Bu konudaki bazı âyet-i kerime mealleri:

“Kendilerine yapılan öğütleri unutunca, biz kötülükten men edenleri kurtardık ve zalimleri, Allah’a karşı gelmelerinden ötürü şiddetli azaba uğrattık.” [Araf 165]

”Biz de açık seçik mûcizeler olmak üzere onların üzerine tûfan, çekirge, haşarat, kurbağalar ve kan gönderdik. Yine de büyüklük tasladılar ve günahkâr bir kavim olmakta direndiler”(Araf 133)

Allah’ın önceki ümmetler için uyguladığı yasası, bu toplumlar için de aynen vukû bulur ve bunları da benzer bir akibetle karşı karşıya bırakır. Peygamberlerin helâk olan kavimlerine uygulandığı gibi, peygamber bulunmayan toplumlar da, isyankârlıkta aşırıya gidip artık cezalandırılmayı hak edince, öncelikle büyük helâkın habercisi niteliğinde bazı küçük cezalarla uyarılırlar. Bu cezalar, A‘râf suresinde de belirtildiği gibi öncelikle

“yoksulluk ve darlık” sıkıntılarından oluşur. Bundan gerekli mesajı almayıp isyankârlığa devam edenler, yine ayetin haber verdiğine göre, helâke adım adım yaklaştırılırlar. Bu sefer tam tersi bolluk içerisinde bir hayata kavuşturularak, bir süre bununla oyalandırılırlar. Ve sonrasında ise, ansızın Allah’ın helâkına yakalanarak işleri bitirilir.

Kur’ân’daki bazı ayetlerin, yürürlükte olabilmesi ve muhataplarına sorumluluk yükleyebilmesi için mutlaka Peygamberin o toplum içinde yaşıyor olması şart değildir. Bu ayetlerin sadece nazil olduğu toplumu ilgilendiren hükümler içerdiğini, daha sonraki toplumların muhatap olmadığını iddia etmek; Kur’ân’ı sadece indiği toplum için geçerli bir kitap haline indirgemek ve Kur’ân’ı bir zaman dilimine hapsetmek demektir. Bu da, Kur’ân’ın ve İslâm’ın evrenselliğine, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in de kıyamete kadarki süreç için gönderilen son peygamber olduğu gerçeğine ters bir anlayıştır.

Bugünkü imtihanımız corona virüsü! Şu hale bakın tesettürlüsü, tesettürsüzü hanım efendiler; sakallısı, sakalsızı beyler, genci ihtiyarı marketlere hucum ettik, rafları bir gece ve bir gündüzde talan ettik. Virüs gelecek diye nefes almaktan dahi korkuyoruz. Halbuki korkunun, tetbirlerin ecele bir faydası olmayacağını neden bilmiyor gibi davranıyoruz? Bir felaketin bir tehditin karşısında gerekli sağlık ve güvenlik tedbirlerini alacağız muhakkak, ancak faydasını Allah(cc)tan taleb edeceğiz. Aşırı telaşın yerine Müslümanca muhasebemimizi yapmalıyız, geçmişte yaptığımız yanlışlarımızı hatırlamalı güzelce bir nasuh tövbesi yapmalıyız. Bundan sonramız için yeni bir yol haritası yapmalıyız. Ümmet için dualar yapmalıyız. Ümmet için kalıcı hizmetlerin yapılmasında öncüler olmalıyız..Rabbimiz bizi sıratı müstakimde sabit durmayı nasip buyursun.Her türlü felaketlerden bizi muhafaza buyursun