HER TOPLUM NESLİNDEN SORUMLUDUR

HER TOPLUM NESLİNDEN SORUMLUDUR

“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında oldukça sert (acımasız) pek güçlü melekler vardır. Allah kendilerine neyi emretmişse karşı gelmezler ve emredildiklerini yerine getirirler.” (Tahrim: 6)

Ailemize ve Çocuklarımıza karşı olan mesuliyetimiz, öncelikli mesuliyetlerimizdendir Bunlardan dolayı hesaba çekileceğimiz muhakkaktır. Ailemize ve Çocuklarımıza karşı ihmallerimiz varken, bazı haslet ve amellerimiz olsa bile, onlarla beraber cehenneme sürüklenme tehlikesiyle karşı karşıyayız demektir.

Neslimizi ifsat etmeyi hedeflerinin başına yerleştiren din düşmanlarının, evlatlarımızı tuzağa düşürmek için her türlü entrikaya başvurduklarına, hergün şahit olmaktayız. Onların Allah (c.c)’a kulluk ortamında hayat sürdürmemeleri için her türlü kötülük ortamını cazip gösterip iştah kabarttıkları ve çocuklarımızı bütünüyle kuşatma altında tutmaya çalıştıkları herkesçe bilinen bir durumdur. Hiç kimse bunu görmemezlikten gelemez. Bugün din düşmanlarının sahip oldukları imkânlar, tarihin hiçbir döneminde sahip olamadıkları kadar çeşitlilik ve caziplik arz etmektedir.

Günümüzde en büyük sorunlar arasında yer alan çok önemli bir alan var. Çok önemli çünkü insan için temel ihtiyaç olan bir şey ‘sorun’ olarak ifade edilmeye başlandı. Çeşitli sağlık meselelerimizin temel taşlarından biri olan, hocalarımızın bu zamanın imtihanlarından biri olduğunu ifade ettikleri, aynı zamanda insanın hayatını devam ettirebilmesi için duyduğu temel ihtiyaçlardan biri. ‘beslenme’.

Dinimiz bir bütündür, helallik dendiği an akla gelecek olan sağlıklı, temiz, faydalı şeylerin tüketimidir. Bu durumda bilimsel veriler de dini hükümleri doğrular nitelikte sonuçlar vermektedir. En basit örnek ile; içeriğinde şüpheli katkıların olduğu, rengarenk boyaların kullanıldığı, hammaddein yanında katkılardan oluşan paketli yiyeceklerin sağlığa zararı bilimsel olarak ispatlanmıştır. Helal gıda hassasiyetine sahip insanlar da bu ürünlerden ‘içeriğinde haram katkılar olabilir’ şüphesi ile uzak durmaktadır.

Bebeğin beslenmesinin doğum ile başlamadığı aşikâr. Hatta anne karnında da başlamıyor. Anne rahminde ilk oluşum başladığında, anne ve babadan gelerek döllenme meydana getiren hücrelerin oluşumunda besin maddeleri etkilidir. Bu durumda şunu rahatlıkla söyleyebiliriz, bir bebeğin oluşumunda anne ve babanın öncesinde tükettiği besinlerin dahi etkisi vardır.

Beslenmenin, yolun en başından daha da öncesinde insan hayatına etki etmek için hazır beklediği buradan anlaşılır. Bununla ilgili şu ayeti de örnek gösterebiliriz: Ey insanlar! Bütün yeryüzündeki nimetlerimden helal olmak, tayyib olmak şartıyla yiyin. Fakat şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o size belli bir düşmandır. (Bakara 168)

Yediğimiz besinler vücudumuzda yapıtaşlarına ayrılır. Ardından bu yapıtaşları sırasıyla hücre, doku ve organlarımızı oluşturur. Bir insan çocuk sahibi olmaya niyetlendiğinde, döllenmenin gerçekleşmesinde görev alan kendisine ait hücreler olacaktır. Bu işin birinci aşamasıdır. Hamilelik oluştuktan sonrasında ise annenin tükettiği hatta vücuduna aldığı her şey doğrudan veya dolaylı yoldan fetüse ulaşacaktır. Bu konu ile ilgili bilimsel bir kitapta şu cümleler yer alır: ‘Embriyonun dolaşım sistemine göbek kordonuyla bağlı olan plasenta, aynı zamanda annenin ve embriyonun dolaşım sistemleri arasında önemli bir filtre işlevi görür.

Oksijen, protein, şeker ve vitamin gibi besleyici maddeler annenin kanından embriyo ya da fetüse geçer; bebeğin kanındaki sindirim atıkları ve karbondioksit, bu maddeleri bünyeden atabilen anneye geri gönderilir. Aynı zamanda virüs ya da annenin hormonları gibi birçok zararlı madde (hepsi olmasa da) plasentada bulunan çeşitli hücre zarlarından geçemeyecek kadar büyük oldukları için filtrelenirler. Bununla birlikte, ilaçların ve anestetik maddelerin çoğu ve bazı hastalık organizmaları plasentadan geçer.’

Bunların yanı sıra hamilelikte beslenme ile ilgili uzmanlar tarafından sürekli uyarılar yapılmaktadır. Beslenme şekilleri ve besin maddeleri önerilmekte, besinlerin hangi miktarda hangi şekilde tüketiminin çocuğun sağlığına ve gelişimine nasıl etki edeceği ile ilgili bilgiler verilmektedir.

Sağlıklı nesiller yetiştirmenin yolu, elbette sağlıklı beslenmek ve beslemekten geçecektir. Maddi ve Manevi sağlıklı bir insan olmaktan bahsediyoruz. Haram lokma yemenin bedene, ruha, karaktere, kalbe etkileri aşikâr. Annenin bir emanet taşıdığının farkına varması ile -hatta daha da öncesinde- helal beslenme konusunda sorumluluğu başlar. Anne ne tüketirse bebeğe de doğrudan ve dolaylı yoldan ulaşır. Nasıl ki annenin ruh halinden karnındaki bebek de etkileniyorsa, yediklerinden de etkilenecektir. Hamile bir anne aşırı stres yaptığında karnındaki bebeğin de rahatsız olduğu, sakin ve dingin bir günde ise bebeğin anne karnında huzurlu olduğu araştırmalar ile ispatlanmıştır. Dahası bazı araştırmalar hamileliklerinde çeşitli şiddetli sorunlar yaşayan annelerin çocuklarında da sorunlara rastlandığı örnekleriyle sonuçlanmıştır. Bu da demektir ki anne karnında bedenen şekillenme ile birlikte ruhen şekillenme de olmaktadır.

Helalliği şüpheli olan, haram olan katkı maddelerini içeren, şüpheli şeylerle donatılmış gıdaları tüketen bir insanın manevi yaşantısı nasıldır? İnsan kendinden ve çevreden örnekler arayarak düşünmelidir. Helal hassasiyeti ile beslenmeyen bir annenin manevi yaşantısında, ibadetlerinin lezzetinde, Allah’a olan bağlılığında var olan kopuklukların evladında da olma riski yoktur diyebilir miyiz? Elbette böyle bir risk ile büyüyecektir çocuk. Bir yemeğe giren salça ekşi olduğunda, tuzu fazla ekildiğinde, soğanının sağlam olup olmadığı belli olmadığında o yemek için asla lezzetsiz olmaz diyebilir miyiz? Helalliği kesin olmayan şeyler yiyerek geçirilen bir hamilelik sonucunda dünyaya gelen bir bebek için de asla Allah’a uzak bir Müslüman olmaz diyemeyiz.

Peygamberimiz (s.a.v.)’in Hz. Ali (r.a.)’a öğrettiği dua ne güzel: “Allah’ım! Bana helâl rızık nasip et ve haramlardan koru! Lütfunla beni Senden başkasına muhtaç etme!” (Tirmizî, Daavât 111)

Müslüman kişi kendinden ve yediğinden emin olmalıdır. Allah’ın emaneti olan bedenini ve ruhunu sağlıklı besleyen kişi olmalıdır. Hayatının her anını imtihan bilmeli, her şeyde Allah’ın rızasını nasıl kazanırım diye düşünmelidir. Kendimizin ve bizden yetişecek nesillerin başta güzel bir ebedi hayatı, sonrasında ise sağlıklı, huzurlu bir dünya hayatı için yaptıklarımız kadar yediklerimizden de mesulüz.